Osteoporoz ya da Kemik erimesinin ne yazık ki
erken belirtisi yoktur. Hastanın ilk hissettigi kemik kırılmasına bağlı olan
ağrılardır. En sık görülen kırıklar omurlarda meydana gelmekle beraber, en
korkulan ise proksimal femur kırıklarıdır. Osteoporoza bağlı kırık gelişen
hastalarda, kırık sonrası 1 yıl içerisinde ölüm ve başka kırıklara yakalanma
riski artmaktadır. Kemik erimesine yakalanmiş olan bir kişide şu belirtiler
göze çarpabilir: Giderek artan
kamburluk, vucut uzunluğunun 4 cm den daha fazla kısalması, belin yanlarında
oluşan tipik deri kırışıklıkları. Osteoporoza bağlı kemik kırıklarının olma
riski yaş ve cinsiyet ile doğru orantılıdır. Yaklaşık her 10 senede kırık riski
kendini ikiye katlamaktadır. Bir bayan ise kendiyle aynı yaştaki ve aynı kemik
değerlerine sahip bir baya göre bu hastalığa 2 kat daha fazla yakalanma oranına
sahiptir.
Kemik erimesi taraması belli
bir yaştan sonra ya da belli risk faktörlerine sahip olunduğu sürece rutin olarak
gerçekleştirilmelidir. Ancak bu sayede ileride oluşabilecek ve yaşam
kalitesiyle, yaşam süresini etkileyebilecek bir kırık engellenebilir.
Osteoporoz teşhisinde anamnez, fiziksel muayene dışında kan değerleri ve
osteodansitometri ile kemik mineral yogunluk ölçümü çok önemli bir yere
sahiptir.
Tedavi osteoporoza bağlı kırığı
bulunan, osteodansitometri ölçümünde
elde edilen -2,0´in altında sonucu bulunan veya yukarıda bahsettiğimiz
risk faktörerinden birine sahip olup osteodansimetri skoru -1,5´in altinda olan
hastalarda uygulanmaktadır. Terapinin ana bölümü sigara, alkol ve
hareketsizlikten uzak durmak ve kalsiyum ile vitamin D alimindan oluşmaktadır.
Bunun dışında bifosfonatlar, sodyumflorit, parathormon, raloxifen vb. ilaçlar
ana bölüme ek olarak osteoporoza sebep
olan faktöre göre tedaviyi şekillendirmektedir.